Fantastik edebiyat nedir? Fantastik kurgu nedir? Bu kavramlar birbirleriyle tam olarak örtüşür mü? Örtüşmezse aralarındaki farklar nelerdir? Elbette bu soruların bazılarının tek ve tartışılmaz cevapları yok. Edebiyatla ilgili tanımları, fizik kanunlarıyla ayni kesinlikte ele alamayız. Ama dünya edebiyatındaki örneklere bakarak ve sözlük anlamlarını esas alarak bir sınıflandırma yapmamız gerekirse, en azından bu tanımların birbiriyle tam olarak örtüşmediğini rahatça söyleyebiliriz. Evet, �fantastik�, sözlük anlamıyla �gerçekte var olmayan, hayal ürünü, hayali� demektir ve gerçek dünyada yaşanamayacak olayları konu eden her edebiyat eserini fantastik edebiyat çerçevesine alabiliriz. Ama bu, okuma kararı almadan önce iki kapak arasında ne olduğunu merak eden bir okur için yeterli midir? Stephen King, otoyol yapımı amacıyla doğanın katledilmesine karşı duyduğu tepkiyi ortaya koymak için, canlanan kamyonların insanlar üzerinde uyguladığı katliamı anlatır bir öyküsünde. Bu öyküyle, Sheakespare�in Hamlet�i ya da Tolkien�ın Yüzüklerin Efendisi adlı romanı aynı kefeye koyulabilir mi? Dante�nin İlahi Komedya�sını sevenin, Ursula K.Leguin�in Yerdeniz Büyücüsü�nü de seveceği yüzde yüz bir kesinlikle iddia edilebilir mi? Peki eğer tanımlar bize bir yol göstermeyecek, iki kapak arasında olan bitenler hakkında kuşkularımızı silmeyecekse, ne işlevleri kalır?
Fantastik edebiyatı, �gerçek dünyada yaşanamayacak olayları anlatan edebi eserler� şekilde tanımlarsak, bu alanda eser vermiş yazarlara baktığımızda pek çok önemli isimle karşılaşırız. Sheakespare Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı eserinde periler kralı ile kraliçesinin birbirlerine oynadığı oyunları anlatır. Bu eserin ana karakterlerinden biri de "Puk� isminde, yarısı keçi yarısı insan, fazlasıyla şakacı bir yaratıktır. Aynı yazar, Fırtına isimli eserinde ıssız bir adaya sürgün edilmiş bir büyücü ailesi ile kaza sonucu bu adaya düşenler arasında geçen olayları konu eder. Psikolojik romanlarıyla Nobel Edebiyat Ödülü�nü kazanmış olan Jean Paul Sartre, İş İşten Geçti isimli romanında, öldükten sonra öte dünyada tanışan ve aşık olan bir çiftin, ikinci bir şans için dünyaya gönderilmelerini takip eden olayları öyküler. Kafka, Değişim adlı kısa eserinde, uyandığında kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa�yla tanıştırır bizleri. Goethe, Faust�da, kurnaz ve sinsi şeytani alıp karakterlerinin arasına katar. Gerçek dünyada geçen şövalye romanlarıyla tanıdığımız Alexandre Dumas, aslında hayaletleri, vampirleri, kurtadamları da birçok eserinde kullanmıştır. Şeytan Ayetleri isimli kitabıyla olay yaratan Salman Rushdie bile, fantastik öğeler içeren bir romanla, Gece Yarısı Çocukları ile ilk büyük başarısını kazanmıştır. Türkiye�ye dönüp baktığımızda ise ilk akla gelen yazarlar Nazlı Eray ve Ihsan Oktay Anar olur çoğu zaman. Muska isimli eseriyle, Sadık Yemni de zamanında ses getirmiştir. Bazıları genç yazarlardan Doğu Yücel, Dost Körpe gibi birkaç ismi daha anabilir belki. En meraklısı bile uzun bir liste oluşturmakta zorlanır, çünkü gerçekten pek az Türk yazar bu alanda kalem oynatmıştır. Nedenlerini sorgulamak sayfalar süreceğinden, son zamanlardaki artışın umut verici olduğunu söyleyip geçelim bu konuyu.
20.yüzyılda gelişen fantastik kurgu ise, bu genel tanımdan bazı ayırt edici noktalarla ayrılır. Bu noktalara sadık kalarak eser vermiş yazar sayısı, fantastik kurguyu ayrı bir tür olarak adlandırabilmemiz için fazlasıyla yeterli. Bu türün en önemli özelliği, anlatılan öykülerin gerçek dünyada değil, tamamen yazarın hayal gücüne dayanan bir dünyada geçmesidir. Mitolojisi, coğrafyası, tarihi, ırkları, kültürü ile, �yani her detayıyla� yazara ait bir dünyadır bu. Elbette yazar bu dünyayı kurgularken, okurlarıyla iletişim kurabilmek için, gerçek dünyanın kelimelerinden yararlanır. Batılı yazarlar, ağırlıklı olarak lordlar, krallar ve şövalyeleri tercih etmiştir mesela. Ama bu türün ciddiye alınabilecek yazarları, Tolkien olsun, Ursula K.Leguin olsun, Eddings olsun, Weis-Hickman çifti ya da Salvatore olsun, bu kelimeleri ait oldukları kültürlerden koparmışlar, onlara çok farklı anlamlar yüklemişlerdir. Çok tanrılı, haçın olmadığı, kurgusal bir dünyadaki �şövalye�nin hristiyan kültüründeki haçlı şövalyeleri ile kültürel bir bağı olamayacağı açıktır. Fantastik kurgudaki şövalye kavramı, sadece �özel yetiştirilmiş, seçkin askeri� temsil eder. Dolayısıyla, eğer bir doğulu yazar bu türde eser vermek isterse, han gibi, eşkıya gibi, emir gibi, cengâver gibi kelimeleri de, kültüründen soyutlamak şartıyla, eserine katabilir. Bu konuda doğulu yazarlar daha şanslıdır aslında, çünkü batılı yazarlar şu an için sadece kendi kültürlerindeki kelimelere vakıfken, onlar hem bu türü dünyaya tanıtan batılı yazarların kelimelerini hem de kendi kültürlerine ait kelimeleri kullanabilirler. Şövalye dedikleri zaman da, eşkıya dedikleri zaman da okurlarının kafasında bir fikir oluşacağını bilirler. Yazarın kurguladığı bu yeni dünyanın en çekici yönü, iyileri ve kötüleri herhangi bir milletten seçme zorunluluğunu ortadan kaldırmasıdır. Yani bu türün ağırlıklı konusu olan kahramanlık öykülerinde, iyileri Türk kötüleri Yunanlı ya da iyileri Amerikalı kötüleri Arap olarak tanımlamak gerekmez. Teknolojinin yerini büyünün alması ise bu türün diğer belirgin özelliği ve �eğlenceli� tarafıdır. Burada kastedilen büyü, kısmet kapama büyüsü gibi �kültürel� büyüler değildir. Fantastik kurgunun kahramanları, büyüleri kullanarak bir yerden başka bir yere uçabilir, yüzlerce mil ötesini görebilir, kendilerini koruyacak aletler yapabilir ya da kötülerle savaşabilirler. Teknolojinin bütünüyle dışlanmadığı fantastik kurgu metinler de bile bu tarz büyü mutlaka vardır.
Bu türü tanımlarken, pek çok yerde �fantastik kurgu� yerine �fantazi� kelimesi de kullanılmaktadır. İngilizce�de bu türü tanımlayan �fantasy� kelimesinin okunuşundan türetilmiş olan bu kelimeye itiraz etmek pek makul değildir. Ama bu kelime, müzik gibi pek çok alanlarda farklı anlamlar kazanmış �fantezi� kelimesi ile karıştırılma riski taşır. �Fantazya� denilmesi de mümkündür, ama bu da cümle içinde kullanılması zor bir sözcüktür, ayrıca türe yabancı kişilere fikir vermekte yetersiz kalmaktadır. Bu nedenlerle uzun süre denenmesine rağmen pek benimsenmemiştir. Fantastik kurgu ise, hem daha tanınmış bir tür olan bilim kurgu ile paralelliğinden, hem de farklı anlamlara çekilmesinin neredeyse imkansız olmasından, en rağbet gören isim olmuştur. Toparlarsak, genel kullanımda bu türe ait romanları �fantastik kurgu� ya da �fantazi� romanı olarak adlandırmak en iyisidir, �kastedilenin fantastik kurgu olduğunun su götürmeyeceği yerlerde� ise fantazya ya da fantastik roman denilmesi de kabul edilebilir.
Fantastik öğeler içeren her edebiyat eserinin fantastik kurgu (ya da fantazi) romanı olmadığını böylece açtıktan sonra, fantastik kurgunun da kendi içinde pek çok açılımı bulunduğunu vurgulamak gerek. Kapağında bir büyücü, zırhlara bürünmüş bir savaşçı ya da bir ejderha resmi bulunan her kitap okuyucuya aynı öyküyü vaad etmez. Fantastik kurgu denince ilk akla gelen yazarlardan R.A.Salvatore ya da Weis-Hickman çifti anlattıkları öykülerde macera boyutunu ön planda tutmuş, Ursula K.Leguin edebi yönüne ve işlediği temalara ağırlık vermiş, Tolkien, Eddings, Robert Jordan gibi yazarlar ise fantazi ile edebiyatı dengelemeye özen göstermişlerdir. Hatta Terry Pratchett gibi türe eğlenceli bir bakış açısı katanlar, her üç sayfada bir okurun yüzüne geniş gülümsemeler konduranlar da olmuştur. Tüm bu yazarlar, fantastik kurgunun ayırt edici noktalarına sadık kalmış, ama kendi roman anlayışlarının ve okurlarına yaşatmak istedikleri duyguların yönlendirmesiyle bizlere birbirlerinden çok farklı lezzetler sunmuşlardır.
Bir roman türünün diğerlerinden iyi ya da kötü olduğu söylenemez. Hepsi edebiyatın ayrı bir rengidir. Fantazi edebiyatı da, gücünü yaratıcılıktan ve evrensellikten alarak, diğer türler arasında kendisine sağlam bir yer edinmiştir. Dünyada ve ülkemizde, sadece bu türün romanlarını basarak hayatta kalabilen pek çok yayın evi vardır. Bu türün en tanınmış romanı olan Yüzüklerin Efendisi aynı zamanda dünyanın en çok okunan romanı olarak da bilinir. Ejderhamızrağı ve benzeri dizi romanlar birçok ülkede kalabalık hayran kitlelerine sahiptir. Bu dizilere eklenecek her kitap yüzbinler tarafından merakla beklenmektedir. Fantastik kurgu, temel olduğu rol yapma oyunları, kağıt oyunları, bilgisayar oyunları, sinema filmleri, çizim sanatı ve benzerleri ile, en çok yan ürün yaratmış edebi tür olma sıfatına da sahiptir. Dolayısıyla, fantazi edebiyatının daha uzun yıllar yeni açılımlarla zenginleşmeye, bizleri rengarenk dünyalarda gezdirirken bazen eğlendirip bazen düşündürmeye devam edeceği şüphe duymadan söylenebilir.
Yazar: Barış Müstecaplıoğlu
Alıntı..