AB'den Türkiye'nin bor ihracatına darbe
Giriş Saati : 06.11.2008 10:36
Güncelleme : 06.11.2008 12:03
Avrupa Birliği (AB), dünya bor rezervlerinin yüzde 70'inden fazlasına sahip olan Türkiye'nin itirazlarına rağmen, boru ''üremeye olumsuz etkili toksik madde'' listesine aldı. Türkiye, AB'ye bor ihracatının yüzde 70'ini olumsuz etkileyecek kararla ilgili Dünya Ticaret Örgütü'nde (DTÖ) dava açmaya hazırlanıyor.
Daha önce 2 kez DTÖ yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DTÖ'ye şikayette bulunurken, bunun AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.
AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, Türkiye'nin AB dışındaki ülkelere ihracatının olumsuz etkilenebileceği belirtiliyor.
AB, 67/548/ECC sayılı AB Komisyonu direktifi doğrultusunda, tehlikeli
maddelerin sınıflandırılması, ambalajlanması ve etiketlenmesine yönelik
çalışmalar yapılıyor. Direktif uyarınca, kimyasal maddeler, insan
sağlığı yönünden risk durumlarına göre 3 listede toplanıyor. İnsan
üzerinde yapılan deneylere göre sağlık üzerinde olumsuz etkileri
belirlenen ürünler ilk listede yer alırken, hayvanlar üzerinde yapılan
deneylere göre insanları da olumsuz etkileyebileceği öngörülen ürünler
''2 sayılı liste''de sınıflandırılıyor. Şüphelenilen ve az riskli
bulunan ürünler ise 3 sayılı listede bulunuyor.
Belirli aralıklarla yenilenen bu listelerdeki ürünler, ticaret
sırasında önemli kısıtlayıcı uygulamalara maruz kalıyorlar. Söz gelimi
riskli bulunan ürünler ihraç edilirken, ambalajlarının üzerine çok
tehlikeli olduğunu gösteren ''kuru kafa'' ya da çarpı şeklinde
''kemik'' logosu kullanılıyor. Ayrıca AB'nin diğer mevzuatları
kapsamında otomatik olarak ticareti kısıtlayıcı etkileri oluyor.
Üçüncü listedeki ürünlerin ise sadece etiketlerine ilişkin düzenlemeler bulunuyor.
TÜRKİYE'NİN İTİRAZLARI SONUÇ VERMEDİ
Edinilen bilgiye göre, AB Komisyonu, 2000 yılında, boru söz konusu
direktif kapsamında incelemeye aldı. Teknik İlerleme Komitesi, 16 Şubat
2007'de, borik asit ve sodyum boratların, ''üremeye olumsuz etkili
toksik madde'' olarak sınıflandırılmasını öngören bir tavsiye kararı
kabul etti. Komisyon çalışmalarını sürekli takip eden Türkiye,
bor konusundaki hassasiyetini, hem Gümrük Birliği Ortak Komitesi'ne hem
de ikili görüşmelerinde sürekli iletti. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile
Çevre ve Orman ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanları da AB
Komisyonu'nun ilgili komiserlerine muhatap mektuplar yazdı.
Ancak söz konusu girişimler tavsiye kararının alınmasını engellemezken,
AB, söz konusu tavsiye kararını, DTÖ Ticarette Teknik Engeller
Anlaşması'ndan kaynaklanan yükümlülükleri çerçevesinde, 4 Mayıs 2007'de
ilgili komiteye bildirdi.
Alınan bildirim üzerine DTM koordinasyonunda Dışişleri Bakanlığı,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Eti Maden İşletmeleri ile ilgili
diğer kurum ve kuruluşların katılımı ile toplantılar yapılarak, bundan
sonra Türkiye'nin izleyeceği yol ve yöntemler tartışıldı. Toplantılarda, DTÖ üyelerinin bilgi ve yorumuna sunulan taslak direktife ilişkin ''Türkiye'nin
Yorumu''nun oluşturularak AB Komisyonu'na iletilmesi, ayrıca DTÖ
Ticarette Teknik Engeller Komitesi'nde ''Önemli Ticari Sorunlar''
başlığı altında gündeme getirilmesi kararlaştırıldı.
Türkiye,
Komite'nin geçen yıl Temmuz ve Kasım, bu yıl Mart aylarında yapılan
toplantılarında, sınıflandırma kararına ilişkin itiraz ve çekincelerini
defalarca vurguladı. Türkiye'nin yanı sıra, ABD, Malezya, Avustralya, Arjantin, Şili, Japonya ve Çin de sınıflandırma aleyhinde görüş bildirdi.
AB'ye işbirliği teklifinde de bulunan Türkiye,
bu yıl Şubat'ta AB Komisyonu ile yaptığı teknik toplantıda,
sınıflandırma kararının kabul edilmesi halinde, konuyu DTÖ
Anlaşmazlıkların Halli Organı'na götürmekte kararlı olduğunu kesin bir
dille ifade etti.
Türkiye'nin
işbirliği tekliflerine olumlu yaklaşmayan AB komisyonu, ''üremeye
olumsuz etkili toksik madde'' olduğu gerekçesiyle 2 sayılı listede yer
almasına ilişkin direktifi, 9 Haziran 2008'de kabul etti. AB'nin söz
konusu kararı, 15 Eylül'de Topluluk Resmi Gazetesi'nde, 20 gün sonra
yürürlükte olmak üzere yayımlandı.
BİLİMSEL TEMELLERE DAYANMAYAN ARAŞTIRMALARA GÖRE SINIFLANDIRMA
Şimdi Türkiye,
AB'nin kararını, ''bilimsel temellere dayanmadığı ve ticarette teknik
engel oluşturmaya yönelik olduğu'' gerekçesi ile DTÖ nezdinde dava
etmeye hazırlanıyor. Bu konuda bir avukatlık firması ile anlaşmalar
tamamlanmak üzere.
AB'nin bu kararı alırken, fareler üzerinde yapılan deneylere dayandığı,
farelere doğrudan bor enjekte edildiği belirtilirken, borun doğrudan
tüketime sunulan bir madde olmadığına dikkat çekiliyor. Yoğun olarak
deterjan, cam, seramik gibi sektörlerde, az miktarda da enerji
sektöründe kullanılan ve kullanım alanları giderek genişleyen borun,
söz konusu ürünler aracılığı ile insana bulaşmasının mümkün olmadığı
vurgulanırken, AB'nin, ''üye ülkelerde üretilmediği için'' söz konusu
sınıflandırmayı çok rahatlıkla yapabildiği kaydedildi.
AB'nin söz konusu kararı nedeniyle, bor ihracat pazarının yüzde 50
olumsuz etkilenmesi ve en az yıllık 50 milyon dolar ihracatta kayıp
yaşanmasının söz konusu olduğu belirtilirken, AB'nin kararının
''ikincil ve psikolojik etkilerinin'' daha fazla olacağına işaret
ediliyor.
Buna göre, ülkelerin AB direktifini ulusal mevzuatlarına yansıtmasına
bağlı olarak bu etkiler görülecek. Direktif uyarınca, bor ve türevleri,
içeriğinde yüzde 5,5'ten fazla bor ve türevleri bulunan ürünlerin
ihracatında ambalajın üzerinde ''üreme sağlığı üzerinde etkili toksik
madde'' ibaresi, kuru kafa ve çapraz kemik işaretleri, belli semboller
bulunacak. Ayrıca, kozmetik gibi ürünlerde de içeriğinde yüzde 5,5'ten
fazla bor türevi kullanımı yasaklanıyor.
Uzmanlar, bu işaretleri koymanın ilk aşamada ihracatı doğrudan olumsuz
etkilemese bile, tüketici tercihlerini olumsuz etkileyebileceğine
dikkat çekiliyor. Bu işaretler nedeniyle tüketicilerin, içinde bor ve
türevleri bulunan ürünleri almaktan imtina edebileceğini, bunun da
sanayicilerin tercihini, dolayısıyla da Türkiye'nin
ihracatını olumsuz etkileyebileceğini anlatan yetkililer, AB'nin
özellikle çevre ve insan sağlığı konusunda aldığı kararların diğer
ülkeler tarafından da örnek alındığını belirterek, söz konusu kararın
etkisinin çok daha geniş çaplı olacağını vurguladılar. Türkiye'nin
bor ve türevleri ihraç ettiği ülkeler, AB'nin çekinceleri nedeniyle,
AB'ye ihracatlarının olumsuz etkilenmemesi nedeniyle, bu ürünleri
kullanmaktan vazgeçebilecek.
AB Komisyonu'nun 67/548 sayılı direktifi kapsamındaki ürünlerin gelecek
yıl, AB'nin Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi ve İzni (REACH)
direktifine dahil olacağına da işaret eden uzmanlar, söz konusu
direktife göre yılda bir tondan fazla kimyasal madde üreten veya ithal
eden firmaların AB bünyesindeki merkezi bir veri tabanına kaydolmaları,
bazı fiziksel ve dokümantasyona ilişkin standartlara ulaşmaları
gerektiğini belirttiler. İnsan sağlığının ve çevrenin korunmasının yanı
sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının da
hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin
yönetiminde, hem üretilen kimyasallar hakkında sağlıklı bilgilerin
sağlanması konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklüyor. Söz konusu
durumun, Türk firmalarına da AB mevzuatını ve geçiş sürecini takip
edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş
sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına
katlanmaları yönüyle önemli zorluklar doğuracağı öngörülüyor.
TÜRKİYE BORU NASIL SAVUNDU?
Türkiye,
boru AB ve DTÖ platformlarında savunurken, bilim adamlarından,
toksikologlardan aldığı verilere dayanarak, normal kullanım şartlarında
borun insan sağlığına doğrudan olumsuz etkisinin olmadığını savundu. Türkiye'de yapılan epidomolojik çalışmaları örnek gösteren Türkiye,
bor üretiminde çalışan ve doğrudan bora maruz kalan insanların kan ve
idrar örneklerinde, AB'nin doğrudan bor enjekte ettiği farelerde,
köpeklerden yola çıkarak öngördüğü düzeylerde bora rastlanmadığı
anlatıldı. Çin, ABD'de yapılan ve borun insan sağlığı üzerinde olumsuz
etkisi olmadığını gösteren çalışmalar da sunuldu.
Ancak, bilimsel raporlara karşın, AB, AB ülkelerinde bor üretilmediği, sadece Türkiye ve ABD'de üretildiği için, rahatlıkla söz konusu kısıtlayıcı kararı alabildi.
DTÖ kurallarına göre, ülkeler, insan sağlığı ve hayatı söz konusu
olduğunda, gerekli gördükleri önlemi, ''ticareti gereksiz yere
kısıtlamadan'' alma hakları bulunuyor. Ancak, AB'nin aldığı kararın
bilimsel temele dayanmadığı, kararda belirtilen hususların riskle
orantılı olmadığı ve oluşacak riske ilişkin net kanıtlar ortaya
konulmadığı, uygulanan metodun uluslararası normlara uygun olmadığı,
testlerde kullanılan içerikle değerlendirilen içeriğin aynı olup
olmadığının dikkate alınmadığı, testlerde normal kullanım şekillerinin
dikkate alınmadığı gibi unsurlar değerlendirildiğinde, ''AB'nin, Türkiye'nin ticaretini gereksiz kısıtladığı'' ve ''teknik engel yarattığı'' düşünülüyor.
AB'nin, bu sınıflandırma kararı ile ''Türkiye'nin
ticaretini gereksiz ve orantısız kısıtlaması'' nedeniyle, ticari
menfaatlerin korunması için DTÖ'nün Anlaşmazlıkların Halli Organlarına
başvurulmasına karar verildi.
Böylece şimdiye kadar 2 kez DTÖ yaptırımlarına maruz kalan Türkiye, ilk kez DTÖ'ye şikayette bulunmuş olacak. bu başvurunun, tam üyeliği hedeflediği AB aleyhine olması da ayrıca önem taşıyor.
Türkiye,
daha önce, pirinçteki ithalat uygulamaları nedeniyle AB tarafından,
gümrük birliğindeki tekstil kotalarını paylaşması nedeniyle de
Hindistan tarafından DTÖ'ye şikayet edilmişti.
DTÖ'ye yapılan başvurudan sonra, ilk önce uzlaşma yöntemi deneniyor.
Uzlaşma olmazsa, panel kuruluyor ve panel sonunda karar veriliyor.
Dünyada 4 milyar ton bor rezervi var, bunun yüzde 72'si Türkiye'de. Ama Türkiye
dahil yıllık tüketim milyon ton. Bor kimyasallarının yüzde 95'i cam,
seramik ve deterjan sektörüne satılıyor. Bu yıl, 500-600 milyon dolar
düzeyinde gerçekleşmesi beklenen bor ihracatının 130-140 milyon doları
AB'ye yönelik olacak. Bor kimyasalları ihracatının yüzde 50'si Çin,
Japonya, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerine yapılıyor.
AA